Devrent deresi türküsünün hikayesi

Devrent deresi türküsünün hikayesi

Bu türkünün konusuna sebebiyet veren olay, 12 Şubat 1933 yılında Denizli'nin Buldan ilçesinde yaşanmıştır.

A+A-

Bu türkünün konusuna sebebiyet veren olay, 12 Şubat 1933 yılında Denizli'nin Buldan ilçesinde yaşanmıştır. Yurdun birçok yerinde yaşanan olaylar sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun Mondros Mütarekesi ile son bulan yönetimi ile Yunanlılar bu durumu fırsat bilerek, Ege'ye saldırmış ve Devrent Deresi de Fransızlar, Almanlar, İngilizler ve İtalyanlar tarafından işgal altına alınmıştır.

 

Orada bulunan insanlar ise daha ne olduğunu anlayamadan düşmana direnemediği için köyler, kasabalar arasında çeteler oluşturulmuş, kimileri dağlara çıkarak kimileri de gizli pusu kurarak düşmana karşı koymaya çalışmıştır.

 

Dağlara sığınan efeler ise bu durumu kabullenmeyerek düşman işgalini kabul etmemiş ve genç, yaşlı demeden dağlara girerek, dağları yurt edinen bir avuç vatansever yiğit düşmanla savaşmak ve düşmana karşı koyanlara yardım etmek için yoğun uğraş vermişlerdir. Düşman da boş durmayarak soygun için yol kesmek, fakirin fukaranın ekmeğine göz dikmiştir.

 

Gavur Ali adında bir efe düşmanla işbirliği yapan, işgalci adamı, zalim bir çete başı bulunuyordu. Gavur Ali olarak bilinen kişi Ödemiş’in Kaymaklı köyünde zengin bir ailenin oğluydu. Ali’nin güzel bir kız kardeşi vardı ve güzelliği dillere destandı. İşte bu güzelliğinden dolayı herkes ona Dudu derdi.

 

Aynı köydeki Süleyman isminde fakir bir ailenin oğlu da Dudu'ya sevdalanmıştı. Gizli gizli buluşan sevdalılar herkesten saklanırdı. Kızın babasının Süleyman’a kızı vermesinin imkansız olduğunu bildiklerinden bir türlü istemeye cesaret edemezlerdi. Kızı babasından önce abisi Gavur Ali duysa kesin Süleyman’ı o dakika öldüreceğini biliyorlardı.

 

Süleyman'da sonunda Dudu'yu kaçırmak için ikna eder. Süleyman’ın annesi Gavur Ali’nin gazabından korktuğu için bu işe karşı çıkmış, oğlunu kızı kaçırmaması için yalvarsa da bunda başarılı olamamıştır. Dudu, elindeki bohçasıyla anlaştıkları yerde bekledikten sonra hiç vakit kaybetmeden ata binerek Devrent Deresi’ne doğru yola koyuldular.

 

Ertesi gün Dudu'nun kaçtığı anlaşılınca hiç vakit kaybedilmeden dağlardaki eşkıya Gavur Ali’ye haber uçurulur. Bunun üzerine Ali köye inerek, kız kardeşinin kaçırılmasını hazmedemeyerek intikamını alacağını söyler. Aradan zaman geçtikten sonra Gavur Ali nerede aradıysa da Süleyman ile Dudu'yu bulamaz. Gavur Ali affedeceğini söylese de bir tülü sevdalılar geri gelmez.

 

Süleyman da arkadaşının yanında uzun süre kaldığı için rahatsızlık verdiğini düşündüğünden ve yakalanma korkusu da onu rahatsız ettiğinden affedileceğini öğrenince fırsat bilerek köyüne gider. Ata binerek doğru Devrent Deresi’nin yolunu tutarlar. Devrent Deresi’ne yatsı namazına doğru varırlar.

 

Süleyman sabah doğruca köyün kahvesine giderek kendince birkaç köylünün yardımıyla kayın babasının evine giderek af dileyecektir. Ancak tam bu esnada kahvenin kapısından Gavur Ali girer ve tabancasını Süleyman’ın tam alnının ortasına doğrultarak herkesin gözü önünde onu öldürür ve ardından hemen kaçarak dağlara geri döner.

 

Kalleşlikle iki sevdalıyı birbirinden ölümle ayıran Gavur Ali yine yapacağını yapmıştır. Halk bu yaşanan olayları alarak Devrent Deresi’nden Kaymaklı Köyü’nün kahvesine türkü olarak taşır ve günümüze kadar ulaşır.

 

Devrent Deresi Türküsü

 

Devrent deresine duman bürüdü.

Yedi deveyinen Musa yürüdü.

Musa’nın ciğeri mosmor oldu çürüdü.

 

Devrent dereleri dar geldi bana.

Vadesiz ölümler zor geldi bana.

 

Devrent deresinde cıvgınlar esti.

Elimi kolumu poyrazlar kesti.

Feleğin bizlere bu mudur kastı.

 

Ağlasın ağlasın anam ağlasın.

Tülü mayaları Dudu bağlasın.

 

Devrent deresinden biz de geçelim.

Sılaya varmaya yollar açalım.

Deve kirasından biz vazgeçelim.

 

Yıkıldı develerim kaldıramadım.

Tutuldu dillerim söyleyemedim.

 

Devrent deresinde üç yiğit buydu.

Musa’mın gözünü kargalar oydu.

Musa’mın öldüğün anası duydu.

 

Ağlasın ağlasın anam ağlasın.

Ötkün tüllerimi duda bağlasın.

 

Evimizin önünde bir dönüm avlı.

Avlının içinde kıratım bağlı.

Musa’mı sorarsan bir evin oğlu.

 

Yanmadık mı kaldı bu yiğitlere.

Cennet mekan olsun bu şehitlere.

 

Devrent deresinde kar bulamadım.

Yıkıldı devemi kaldıramadım.

Kalmışım ben tufanda kurtulamadım.

 

Yatırdım devemi kaldıramadım.

Tecellim böyleymiş ben bilemedim.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.