Bütün Yollar MHP'ye...

Sakin ÖNER

Türk demokrasi tarihinin en önemli seçimini yaşıyoruz. Çünkü bu seçim, güç zehirlenmesi yaşayan totaliter ve otokrat bir kişinin, devlet ve millet hayatına baskı ve tahakkümle, keyfilikle hakim olma hırsına ve hırçınlığına ya son verecek, ya da bu kişinin zulmünün devamının yolunu açacaktır. Zulüm dönemi devam ederse, toplum milli ve manevi kimliğini tamamen kaybedecek, tamamen biat kültürünü benimsemiş kendi seçmenlerini yetiştireceklerdir. Bundan sonra da geriye dönüş kolay kolay mümkün olmayacak, Türk milletinin karanlık günleri maalesef devam edecektir.

AKP’nin iktidarı döneminde; bayındırlık, belediyecilik ve sağlık alanlarında bazı önemli hizmetler yapıldı. Ama bu dönemde ahlak, maneviyat, dürüstlük, demokrasi ve hukuk alanında o kadar tahribat yapıldı, o kadar baskıcı, yasakçı ve hukuk dışı uygulamalar gerçekleştirildi ki, bu hizmetler değerini sıfırladı. Türk ordusunun birçok komutanı, milliyetçi ve Atatürkçü sivil toplum kuruluşları temsilcileri komplo ve kumpaslarla yıllarca zindanlarda yargılandılar, işlerinden, güçlerinden ve sağlıklarından oldular, hayatlarını kaybettiler. Sonunda bunların faturasını, 7 Şubat 2012 Osla görüşmelerinin sızması ve 17/25 Aralık olaylarından sonra, 2013'e kadar bilmediğimiz veya iktidarla beraber sandığımız bir "Paralel yapı"ya çıkardılar.

Bu dönemde Milliyetçi ve Atatürkçü gazeteciler, köşe yazarları, televizyon programcıları, yazar ve sanatçılar çalıştıkları gazete ve televizyonlardan atıldılar, bir kısmı hapse tıkıldı, çoğu işsiz kaldı. Eğitim sistemi 4+4+4 sistemiyle kuşa çevrildi, bütün mevzuat altüst edildi, ehliyet ve liyakata bakılmadan tepeden tırnağa Milli Eğitim teşkilatı değiştirildi. Eğitimi bilenler hukuksuzca uzaklaştırıldı, yerlerine sadece yandaş olanlar getirildi. Tevhid-i Tedrisat Yasası rafa kaldırıldı. Milli Eğitim, yandaş nesil yetiştirme aracı haline getirildi. Çocuklarımıza Türklük şuurunu kazandıracak Andımız kaldırıldı. Milli Bayramlar alanlardan okul duvarları arasına sokuldu, anlamını yitirdi. Türk milletinin ve Atatürk’ün adı unutturulmaya, Cumhuriyetin kazanımları ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Sevgi dili yerine nefret diliyle toplum kutuplaştırıldı. Güvenlik birimleri bölündü, Yargı bölündü, medya bölündü. Demokrasinin “kuvvetler ayrılığı” prensibi ortadan kaldırıldı, “hukukun üstünlüğü” prensine son verildi. Yolsuzluklar, hırsızlıklar, haksızlıklar ayyuka çıktı. Bunlar yapılırken "baş örtüsü ve İmam Hatip Okulları" gibi toplumu manevi yönden rahatsız eden konular ve diğer manevi duygular siyaset metaı olarak kullanıldı. Halbuki bu konulardaki engellerin aşılması konusunda MHP ve CHP gibi muhalefet partileri de destek oldular. Dış politikada yapılan yanlışlarla bir anda "sıfır sorun" yerine, "sıfır komşu" durumuna geldik. Yanlış politikalarımızdan dolayı, komşularımızın çoğu, müslüman olduğu halde bize düşman oldular.

Yalnız burada açıkça şunu ifade edeyim. Artık mızrak çuvala girmiyor. Takke düştü, kel göründü. Bütün kirli çamaşırlar ortaya döküldü. Bu haksızlıkları, yolsuzlukları örtmek

için, Kur’an’a, bayrağa ve ayakları altına alıp çiğnedikleri Türk milliyetçiliğine sarıldılar, unuttukları vatan ve millet sevgisini istismar edip bunlar için kefenlere büründüklerini söylediler. Ama artık bunlar yapılan yanlışlıkları, haksızlıkları, yolsuzlukları örtmeye yetmiyor. Üç yıldır bölücü eli kanlı terör örgütü ile Oslo’da, İmralı’da ve Kandil’de sözde “çözüm süreci” görüşmeleri yaptıklarını bir anda inkar edip, yıllarca bu “çözülüm süreci” ile mücadele eden MHP’nin HDP ile işbirliği yaptığı iftirasını attılar. Bugüne kadar seçim gündemini AKP belirlerdi, bu seçimde ise ilk defa gündemi muhalefet belirledi. Hep savunma zorunda kaldılar. İçinden çıkamayınca yalanlara ve iftiralara başvurdular. Suret-i haktan görünmeye çalışıyorlar. Saltanatlarını ve zenginliklerini korumak, hukuktan kaçmak istiyorlar.

Artık saltanat ve zulüm dönemi bitiyor. Çünkü, millet bu iktidarın yolsuzluklarından, haksızlıklarından, hukuksuzluklarından, tarafgirliklerinden, hırslarından, kinlerinden, kibirlerinden ve yalanlarından yoruldu, bıktı, usandı. Millet, artık bu iktidarı 7 Haziran Pazar günü sırtından atıp kurtulacak. Türkiye hızla normalleşme sürecine girecek inşaallah. Bu bir hayal, bir umut değil, somut verilere dayanıyor. Şimdi bu verileri partiler bazında tek tek ele alalım.

AKP : 4 Mayıs 2007 Milletvekili seçimlerinde 16.3 milyon oy(% 46.58); 12 Haziran 2011 Milletvekili seçimlerinde 21.5 milyon oy(% 49,83); 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinde 19.5 oy(% 43.40) aldı. Dikkat ederseniz iktidar partisi AKP, 2014 seçimlerinde, 2011 seçimlerine göre 2 milyon oy ve % 6.5 puan kaybetmiştir.

CHP : 4 Mayıs 2007 Milletvekili seçimlerinde 7.3 milyon oy(% 20.87); 12 Haziran 2011 Milletvekili seçimlerinde 11.2 milyon oy(% 25.94); 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinde 11.5 milyon oy(% 25.62) aldı. Görüldüğü gibi, CHP’nin 2011 seçimlerinde aldığı oyla, 2014 seçimlerinde aldığı oy arasında hemen hemen hiç artış bulunmamaktadır.

MHP : 4 Mayıs 2007 Milletvekili seçimlerinde 5 milyon oy(% 14.27); 12 Haziran 2011 Milletvekili seçimlerinde 5.8 milyon oy(% 13); 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinde 8 milyon oy(% 17.62) aldı. MHP, 2014 seçimlerinde, 2011 seçimlerine göre oyunu 2.2 milyon ve % 4.5 puan arttırmıştır. CHP ise pek artış sağlayamamıştır.

Şimdi 7 Haziran 2015 Pazar günü yapılacak Milletvekili seçimlerine nasıl bir ortamda girildiğini değerlendirelim. Bu seçimin özelliği, daha önceki seçimlere bağımsız olarak giren etnik Kürt siyasetinin temsilcisi olan BDP’lilerin, Türkiyelileşme iddiasıyla kurdukları HDP ile parti olarak seçime girmeleridir. Milletvekili çıkarabilmek için seçimde % 10 barajının aşılma mecburiyeti bu seçimi iyice ilginç hale getirdi. Şimdi hangi partinin nerelerden oy alabileceğine veya hangi partilere oy kaybedeceğine kabaca bakalım.

AKP: Bu partinin çözüm sürecinden, milliyetçilik karşıtı tutumundan rahatsız olan milliyetçi seçmenlerinden MHP’ye, çözüm sürecindeki samimiyetsizliğinden rahatsız olan dindar Kürtlerden HDP’ye ciddi oy kaymaları olacak. Bu oy kaybının % 4-5 puan olacağını hesaplıyorum.

CHP: Bu parti ekonomik söylemlerinden dolayı diğer partilerdeki emekliler ve asgari ücretlilerden belki 2-3 puan alacak, fakat liberal solcu seçmenlerinden HDP’ye, ulusalcı ve Atatürkçü seçmenlerinden MHP’ye, Vatan Partisine ve Anadolu Partisine oy kaybedecek.

MHP: Bu parti bu seçimde de oyunu arttıracak tek parti olacak. Çünkü, benzer ekonomik önerileri olduğu için emekli ve asgari ücretlilerinden CHP’ye oy kaptırmayacak, fakat özellikle Batı Anadolu’da CHP’nin ulusalcı ve Atatürkçü kesiminden ciddi oy alacak. AKP’nin, -bir kısmı eski MHP’li olan- ve gidişattan memnun olmayan samimi milliyetçi ve muhafazakar seçmenlerinden ciddi oy alacak. Unutmayalım ki, CHP ve AKP’lilerin ikinci partisi, MHP’dir. Diğer partilere oy kaybetmeyecek tek parti de, MHP’dir. Görüldüğü gibi, iki büyük partiden kopan oyların gideceği tek adres, MHP’dir.

HDP’ye gelince; ilk defa seçime parti olarak giren bu parti için, 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’ın aldığı oyları ölçü alabiliriz. Demirtaş o seçimde, % 9.78 oranında 3 milyon 960 bin oy almıştır. O seçimde katılım % 74 oranında olmuştur. Bu seçimde katılımın % 85 oranında olacağı, 45 milyon civarında oy kullanılacağı ve % 10 barajını aşmak için en az 4.5 milyon oy alınması gerektiği hesaplanmaktadır. Buna göre HDP’nin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı oyu 600 bin daha arttırması gerekmektedir. Kürt kimliği öne çıktığı için destek olmak üzere AKP’den kopan Kürt seçmenlerin, AKP kazanmasın diye oy verecek CHP’li seçmenlerin, radikal solcuların, LGBT’lilerin, azınlık temsilcilerinin oylarıyla HDP’nin bu eksiğini rahatlıkla tamamlayacağını hesaplamaktayım.

Sonuç olarak, AKP ciddi kan kaybederek hükümeti kuracak oyu alamayacaktır. HDP barajı az farkla da olsa aşacaktır. CHP, oylarını çok fazla arttıramayacaktır. MHP ise oylarını en çok arttıran parti olacak ve 1999 seçimlerindeki oy oranını aşacaktır. Hükümeti kimlerin nasıl kuracağı konusunu seçimden sonra değerlendirelim. Allah yardımcımız olsun. Milletimiz için hayırlı olsun.