
Iğdır’ın Cenneti Karasu: Tehlike Çanları Çalıyor
Iğdır’ın Cenneti Karasu: Tehlike Çanları Çalıyor
Iğdır’ın Cenneti Karasu: Tehlike Çanları Çalıyor Iğdır Bulakbaşı Karasu Mesire Alanı, ilin en önemli doğal ve rekreasyon alanlarından biridir. Karasu Nehri’nin doğal güzellikleri ve bölgenin kendine özgü bitki örtüsü, burayı hem doğayla baş başa kalmak isteyenler hem de piknik yaparak vakit geçirmek isteyenler için cazip bir mekân hâline getiriyor. Yaz sıcaklarının etkisini artırdığı günlerde serinlemek isteyen vatandaşlar, Ağrı Dağı Milli Parkı sınırları içinde yer alan Karasu Çayı’na akın ediyor. Yeşilin akarsuyla buluştuğu bu doğal güzellik, hem gençler hem de çevre köylerden gelen insanlar tarafından yoğun ilgi görüyor. Buraya gelenler piknik yapıyor, temiz hava alıyor, balık tutuyor ve muhteşem Ağrı Dağı manzarasını izleme imkânı buluyor. Aras Nehri’nden sonra Iğdır Ovası’na can ve bereket veren Karasu Çayı, ilin en vazgeçilmez doğal zenginliklerinden biridir. Bu yazın Temmuz ayında Iğdır’a giderken Taşburun, Bulakbaşı, Aktaş, Yazlık, Kıraşbağı, Adetli, Kulukent, Kara Hacılı, Yukarı ve Aşağı Topraklı, Saraçlı, Aşağı Çamurlu, Hasanhan ve Babacan gibi Karakoyunlu ile Aralık ilçesine bağlı köyleri gezip görme fırsatı buldum. Cennetten bir köşe olan bu köylerde çalışkan, misafirperver ve güler yüzlü insanlar yaşıyor. Ağrı Dağı’nın yaklaşık %65’lik bölümü, zirvesi de dâhil olmak üzere Iğdır ili sınırlarında yer alırken, %35’lik kısmı ise Ağrı ili sınırları içinde bulunuyor. Su ve canlı hayat Ağrı Dağı’nın en çok kuzey tarafında bulunuyor. Ağrı Dağı ve çevresi, hem memeliler hem de kuş türleri açısından büyük bir biyolojik çeşitliliğe sahip. Iğdır’da 200’den fazla kuş türü; kemirgen, balık ve sürüngen türleri ile anavatanı Güney Amerika olan ve kürk üretimi için getirildikten sonra yayılan su maymununa ev sahipliği yapan Karasu, önemli bir sulak alan konumunda. Ancak bu alan bugün bataklığa dönüşme tehlikesi ile karşı karşıya. Sulak alanda aşırı yosun ve bitki oluşumuna yol açan bir kirlilik gözleniyor. Su yüzeyini kaplayan yosun tabakasının, su altında da aynı yoğunlukta olduğu tespit edilmiş durumda. Karasu Sulak Alanı’nda artan kirlilik, bölgedeki canlılığı tehdit eder hâle geldi. Bu duruma müdahale edilmezse Karasu, bir süre sonra bataklık hâline dönüşecek. Çünkü bu süreç bir zincir reaksiyon başlatacak: Yüzeyi kaplayan mavi yosun nedeniyle oksijen seviyesi azalacak, bunun sonucunda alttaki canlı hayat sona erecek. Çürüyen organizmaların suya saldığı besinler, alg patlamasını daha da artıracak ve sonunda bu alan tamamen bataklığa dönüşecek. Uzmanlara göre Karasu’nun bataklığa dönüşmemesi için öncelikle dip çamurunun, ardından da yüzeyi kaplayan yosunların temizlenmesi gerekiyor. Aksi takdirde, Iğdır’ın bu eşsiz doğal zenginliği, geri dönüşü olmayan bir süreçle karşı karşıya kalacak. Kişisel Değerlendirmem: Tüm bu tabloyu sahada gözlemlemiş biri olarak, Karasu’nun geleceği için endişeliyim. Bu eşsiz doğal alanın korunması yalnızca kamu kurumlarının değil, yerel halkın ve çevre gönüllülerinin de ortak sorumluluğu olmalı. Yetkililer acilen dip temizliği ve su kalitesini artırıcı önlemler almalı; bölgedeki vatandaşlar ise çöplerin ve atıkların bu alanlara bırakılmaması konusunda bilinçlendirilmeli. Karasu’yu kurtarmak, aslında Iğdır’ın doğal mirasına sahip çıkmak demektir. Gelecek nesillere de aynı güzellikleri aktarabilmek için bugünden harekete geçmek şart. Çağrım: Başta Iğdır Valiliği ve belediyeler olmak üzere tüm ilgili kurumları, çevre derneklerini ve gönüllüleri Karasu için ortak bir eylem planı geliştirmeye davet ediyorum. Bu sulak alanın korunması için atılacak her adım, yalnızca doğayı değil, Iğdır’ın geleceğini de kurtaracaktır. ✍️ Rufat Gürel Tarihçi – Türkiye-Azerbaycan Derneği (İSDAT) Tarih Komitesi Başkanı

HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.