İntihar!...

İntihar!...

Zor hem de çok zor; zorluklara karşı dayanılması, sineye çekmesi, kabullenilmesi ya da savaşması…

A+A-

İntihar, kendi rızan ile gerek sosyal, gerek Ekonomik ve gerekse psikolojik olarak ortaya çıkan ve bu sorunlar karşısında direnemeyip hayatımızı son verme ya da son verme arzusu, girişimi. Ekonomik, sosyal, psikolojik olarak ortaya çıkan bu sorunların temelini aslında bizler atıyoruz nasıl atılan sağlam temeller üst katlar için iyi olarak adlandırılsa da bu tür sıkıntılar her zaman bitirici niteliği taşımıştır, bence. Telefondaki ses sıkıntılarını anlattıktan sonra ‘ insanlar neden intihar eder?’  diye sordu. Sessizdim, söyleyecek bir sözüm olmadığı için değil, hiçbir kelimenin onun çektiği sıkıntıyı hafifletmeyeceği ve teselli vermeyeceği için…

 

Ve devam etti,‘denizde boğulan insanlar galiba bu şekilde boğuluyor. Düşünsene denizde bir topun arkasından gittin- gittin bir bakmışın ki hiç fark etmeden iyice açılmışın. Bağırdıkça bağırıyorsun ama sesini duyan yok, çaresizsin zaten topun peşinden giderken iyice yoruldun geri dönüş neredeyse imkansız hala gelmiş. Kendini suların kollarına bırakıyorsun eş zamanda ölümünde ’haklıydı ama dilim haklısın kelimesini ona karşı kullanamıyordu, kullanmak istemiyordu.

 

Fakat şuna can-ı gönülden inanıyorum ki zorluklar ne olursa olsun kendimizden vazgeçecek kadar ya da vazgeçmeyi düşünecek kadar önemli değildir. Gurur, onur, tabii ki de önemli ve “insan gururu, onuru için yaşamalı”  sözü tam anlamıyla doğru bir sözdür ama yaptığınız hata sizi onursuzlaştırdı ya da insanların gözünde küçük düşürdü diye de hayatı noktalamanın anlamı yoktur. Çünkü insanoğlu öyle bir mod ile yaşıyor ki gündemi takip etmeyi ve yeni dedikodular peşinde koşmayı seviyor. Yıllarca sizin hakkınızda konuşulacak değil. Karın üzerinde yürür isen izin, mutlak düşünce ile belli olur ama bırakın belli olsun nasıl olsa tekrardan kar yağıp o izleri örtecek, değil mi?

 

Geçen haftalarda yanılmıyorsam Japon bir mühendis köprüyü taşıyan taşıcı halatlardan birinin kopması üzerine; kendi hatası yüzünden bir çok insanın ölebilme ihtimali olduğu ve insan hayatını riske attığı gerekçesi ile kendi yaşantısını noktaladı; ilk düşündüğümde “helal olsun şu sorumluluğa bak” dedim ama sonradan- sonradan düşündüğümde kendisini böylesine cezalandırmasına gerek olmadığı kanaatine vardım, sonuçta kasti bir şey yoktu ve varsa bile de her iki tarafta da cezasını çekecekti…

 

Velhasıl kelam,

 

Can sıkılınca, canan candan geçince, sırtını buz gibi duvara dayayınca,

 

Ölüm tek çare– gibi

 

Parasız değirmen dönmeyince, eş- dost, akraba kenara çekilince

 

Ölüm tek çare– gibi

 

Saçlara ak düşünce, elden ayaktan kesilip bir namerde boyun eğince,

 

Ölüm tek çare– gibi

 

Ama ne gerek var kendimizi de geride kalanları da üç kuruşluk menfaat ve sıkıntılar için heba etmeye. Siz ne kadar kendinizden geçecek olsanız da söylenen tek söz dillerde “intihar etmiş” olarak kalacak. Sizler, kimseye neden bunu seçtiğinizi bile anlatamadan…

 

Ismahan Çeribaşı

 

İsmhan.crbs@gmail.com

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.