
Üşüdü
Eşitlik umutla buluştu, gönüller sevinçle doluştu; kalpler özlemle geçmişi anımsadı, gözler umutla yarına gülümsedi.
Alevler sardı genç bedenleri, kara toprak üstündeki kar üşüdü.
Sorumsuz birileri vicdan dedi, sorumlu yüreklerdeki vicdanlar üşüdü.
“Türkiye Türklerindir!” dedi bir akademisyen, havasız kaldı, akademilerin havası puslandı.
“Türkiye Türk’tür, Türk kalacaktır!” sesleri yükseldi göğüslerden; çelik yelekli çevik adamlar döküldü, ak çadırlar, gök çadırlar söküldü.
Gençtiler, kararlıydılar, Atatürk’ün askeri idiler, kılıçları ışıl ışıl uzandı göklere, umut gönderdiler yüreklere; birileri disiplin dedi, disiplin şaştı kaldı.
“Atatürk’ün askerleriyiz!” sesleri yükseldi kutlu vatanın kutlu göklerine, korku düştü birilerinin yüreklerine.
Ayağa vurulan prangalar ışıldadı, aydan arı yüzler, sudan duru gözler ışıdı, ekranlar ışıdı.
Ayağa vurulan prangalar ışıldadı, köşedeki demir prangalar utandı.
Bir kısık ses yükseldi bir yerlerden, gözleri velfecri okuyan birilerine gel etti, meclis utandı, meclisler utandı.
Bir kısık ses yükseldi bir yerlerden, şehitler bir daha al kanlara boyandı, ülküler utandı.
Kısık mı kısık sesler yükseldi kürsülerden, baykuşlar şaşkınca bakıştılar, düşüverdiler tüneklerinden.
Gülücükler kondu konukların dudaklarına; gittiler geldiler, bir adayı yol eylediler, mavi denizlerdeki köpükler salyalandı.
“Yaratılanı severiz yaratandan ötürü!” diye haykırdı birileri, yaratılanlar depreme uğradıklarını sandı.
Birilerinin ağzından “Yetmiş iki millete bir gözle bakmayanın…” sözleri döküldü; Yunus Emre kabrinde ezildi, büzüldü, tortop oldu.
“Biiiz, millete hizmetkârııız!” diye bağırdı biri bir kürsüden, önce kürsü, sonra dinleyenler, sonra bütün millet titredi korkusundan.
Utanmadılar, doymadılar; utanma duygusu beyinlerden, doyma duygusu karınlardan uzaklaştı; biat kültürü sindi zihinlere, insanlar uşaklaştı.
Günlerden bir gün, gecelerden bir gece özgürlük, uçuştuğu semalardan düşüverdi yerlere; gözaltılar, tutuklamalar düşüverdi ekranlara; insanlar yitirdiler kendilerini; yitirdiler özlüklerini, benliklerini.
Kara gecelerden birinde alevler sardı gökleri; bir başka kara gecede gözaltılar peş peşe sıralandı, kim bilir hangi karanlığa kapılar aralandı; peş peşe gözaltılar, peş peşe tutuklamalar sardı havayı, kim bilir hangi kapılar hangi karanlığa aralandı.
“Adalet mülkün temelidir.” dediler, adaleti tepelediler. “El-adlü esâsü’l-mülk.” dediler; mülkü tepelediler, dili tepelediler.
Sorumsuz birileri vicdan dedi, sorumlu yüreklerdeki vicdanlar üşüdü.
Alevler kucakladı yavru bedenleri, kara toprak üstündeki kar üşüdü.
Ve…
Eşitlik umutla buluştu, gönüller sevinçle doluştu; kalpler özlemle geçmişi anımsadı, gözler umutla yarına gülümsedi.
Ahmet Bican Ercilasun / Milli Düşünce Merkezi
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.