"Denizli Milletvekili Adaylarına Açık Mektup"

"Denizli Milletvekili Adaylarına Açık Mektup"

İMO Denizli'den milletvekili adaylarımıza açık mektup

A+A-

Ülkemiz ekonomisinin lokomotifi durumundaki inşaat sektörü, doğrudan ve dolaylı katkıları ile pek çok sektörün tetikleyicisi ve hatta varlık sebebi durumundadır. İnşaat sektörü sağladığı istihdam imkânı sayesinde sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal anlamda da önemli bir görev üstlenmektedir. Bu yüzdendir ki inşaat sektörünün içinde bulunduğu durum ve karşı karşıya kaldığı problemler sadece sektörün sorunu olmaktan çıkmakta, hem ekonomik hem de sosyal anlamda derin yaralar açabilmektedir.

 

Depremler sebebiyle yıkılan şehirler, maden kazalarının sebep olduğu felaketler ülkemizin sıklıkla yaşadığı ve inşaat sektörünün doğrudan veya dolaylı olarak yüzleşmesini gerektiren sorunlara örnektir. Bu olaylar sonucunda ortaya çıkan sosyal felaketlerin boyutları, ekonomik kayıpların da üzerindedir.

 

Ülkemiz açısından bu kadar hayati öneme sahip olan inşaat sektörünün yaşadığı büyüme ile orantılı olarak gelişebildiğini söylemek mümkün değildir. Ülke çapında inşaat sektörünün cirosu hatırı sayılır bir biçimde artarken yapısal reformlara duyulan ihtiyaç daha da hissedilir hale gelmektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse bu elbise hızla büyüyen bu bedene dar gelmektedir.

 

Bu metni kaleme almak isteyişimizin sebebi 7 Haziran 2015’te yapılacak olan 25. Dönem Genel Seçimleri öncesinde milletvekili adaylarımıza seslenmek ve önümüzdeki dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde sorunlarımızın takipçisi olmalarını istemektir. Sektörün inşaat mühendisliği eğitiminden başlayan ve acil olarak çözülmeyi bekleyen çok önemli sorunları bulunmaktadır ve bu sorunları birkaç sayfaya sığdırmak mümkün değildir. Bununla birlikte öncelikli olarak çözülmesi gerektiğine inandığımız ve pek çok başka sorunun sebebi olarak gördüğümüz birkaç problemin öncelikli olarak ele alınması ve çözülmesi gerekmektedir. Bu sorunlar aşağıda kısaca özetlenmiştir.

 

1. Bugün 4 yıl süren üniversite eğitimini tamamlayan öğrencilerimizin diplomalarında “lisans eğitimini tamamlayarak inşaat mühendisliği unvanını bütün yetki ve sorumlulukları ile birlikte almaya hak kazandığı” yazmaktadır. Aldığı diploma ile bütün yetki ve sorumluluğa sahip olan genç mühendise bu gücü veren ise 1938 yılından beri yürürlükte olan 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanunun 1. maddesidir. Bu kanun sayesinde diploması olan her mühendis, yetkinliği olsun veya olmasın her projenin altına imza atabilmektedir. Çıraklar ve ustalar arasındaki farkı yok sayan bu durum, mesleki yetkinliği ve uzmanlığı gereksiz bir hedef haline getirmekte ve mühendislik mesleğinin kalitesini düşürmektedir. Mesleki yetkinliği ön plana çıkarmayı hedefleyen çalışmalar yapılsa dahi, yasanın verdiği yetki ve sorumluluklardan vazgeçmek istemeyen mühendislerin itirazı sebebiyle bir sonuca ulaşılamamaktadır. 10 yılda bile pek çok şeyin değiştiği mühendislik ve mimarlık faaliyetini 1938 den kalma 77 yıllık bir yasa ile yönetmek mümkün değildir. Bu yasa mutlaka değiştirilmelidir. Yetki ve sorumluluklar diplomaların üzerinde yazan bir cümle ile değil, mesleğine gereken saygıyı göstererek kendini yetiştiren, konusunda uzmanlaşan mühendislerin çabalarına bakılarak verilmelidir.

 

             

2. İnşaat sektöründe karşılaşılan bir diğer önemli sorun ise işi yapan ile işi denetleyen arasında kurulan çarpık ilişkiden kaynaklanmaktadır. Ülkemizde ne yazık ki yapılan işi kimin denetleyeceğine yine işi yapan karar vermektedir. Müteahhitler inşaat faaliyetini denetleyecek yapı denetim kuruluşunu kendileri seçmektedir. Şirketlerde çalışan işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanları patronlarını denetlemek üzere işe alınmaktadır. Ülkemizde ne yazık ki denetlemenin de yapmak kadar önemli bir iş olduğu anlaşılabilmiş değildir. Bugün yapı denetimin inşaat maliyeti içindeki payı %1.5’i bulmamaktadır. Bu şekilde kurulan bir sistemin çalışmasını beklemek ve bu sistemden medet ummak yanlıştır. Ana haber bültenlerinde sıklıkla duyduğumuz felaket haberleri yanlış denetim sisteminin doğal bir sonucudur. Nasıl mahkemelerde bizi yargılayacak hâkimleri seçme şansımız olmuyorsa, yaptığımız işin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu denetleyecek kuruluşları da seçme şansımız olmamalıdır. İşi denetleyenin, ücretini işi yapandan aldığı veya işi denetleyenin, işi yapan tarafından belirlendiği bu sistemden acilen vazgeçilmelidir.

 

İnşaat mühendislerinin elbette ki burada sayılan iki maddeden çok daha fazla sayıda ve önemli sorunları bulunmaktadır. Kamuda çalışan mühendislerin özlük hakları ile ilgili yaşanan sıkıntılar, şantiyelerde çalışan mühendislerin çalışma koşulları ile ilgili zorluklar, yapı denetim firmalarında ve proje bürolarında çalışan mühendislerin sorunları bunlara örnek olarak verilebilir. Fakat yukarıda belirtilen hususlar mesleki rekabetten tutun da mesleki faaliyetin kalitesinin arttırılmasına, yetki ve sorumlulukların gerçekçi bir biçimde düzenlenmesine kadar pek çok sorunun çözümünü tetikleyebilecek başlıklardır. Taleplerimiz birkaç kanun veya mevzuat değişikliğinden ziyade bir zihniyet değişimini gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. İnşaat mühendislerinin ihtiyaç duyduğu bu zihniyet değişiminin gerçekleşebilmesi için siyasi iradenin çabası ve desteği hayati derecede önemlidir. Bu çağrının 25. dönemde bizleri temsil edecek olan milletvekili adaylarımıza yapılmış olmasının sebebi de budur. Önümüzdeki dönemin mühendislik mesleğinin sorunlarına gerçekçi çözümlerin üretildiği bir dönem olmasını umuyoruz. 7 Haziran milletvekili genel seçimlerinde tüm adaylarımıza başarılar diliyoruz.

 

Doç. Dr. Şevket Murat ŞENEL

 

İnşaat Mühendisleri Odası Denizli Şube Başkanı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.