Şerif Kutludağ

Şerif Kutludağ

Köşe Yazarı
Yazarın Tüm Yazıları >

“8 MART EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ”

A+A-

KUTLANMALI MI, ANILMALI MI?
Evet can alıcı soru bu?
Yarısına kadar su olan bardak “Dolu mu boş mu?” diye sormak neyse öyle bir

şey işte!..

Neden mi dediniz? Hemen açıklayayım değerli okurlarım:
Konuya bakışınıza göre “anma” da diyebilirsiniz, “kutlama” da diyebilirsiniz…
Bir kere konuya şuradan başlayalım: “8 Mart Emekçi Kadınlar Günü”nün

kaynağı neresi ve hangi olaya dayalı?

Elcevap:
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın başlangıcı, 8
Mart 1857 yılında Amerika'nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının
düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için
grevler yapması olarak kabul edilmektedir. Bu grevler sırasında çıkan yangında işçilerin fabrika
önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can vermişti.
Konu, 1908'de New York'ta 15 bin tekstil işçisi kadının daha kısa çalışma saatleri,

daha iyi ücret ve seçme hakkı talebiyle yürümeleriyle gündeme gelir yeniden.
Bir yıl sonra Amerika Sosyalist Partisi 8 Mart'ı Ulusal Kadınlar Günü ilan eder. Bu
özel günü uluslararası hale getirme fikrini ortaya atan ilk kişi ise Alman komünist ve kadın
hakları savunucusu Clara Zetkin'dir.

1917'de Sovyet Rusya'da kadınlar oy hakkı kazandıktan sonra 8 Mart ulusal bayram
olur. Kadınlar Günü, 1967'de feminist hareket tarafından benimsenene dek ağırlıklı olarak sosyalist
hareketler ve komünist ülkeler tarafından kutlanır ve 1975'te Birleşmiş Milletler tarafından da
kutlanmaya başlanır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 16 Aralık 1977 yılında aldığı kararı
ile 8 Mart’ın “DÜNYA KADINLAR GÜNÜ”anılmasını kabul eder. Üye ülkeler de kendi
geleneklerine ve tarihlerine uygun bir günü Uluslararası Kadın Hakları ve Uluslararası Barış
Günü ilan etmeye davet edilir.

Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında, iki komünist kız

kardeş Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova'nın girişimi ile gerçekleştirilir.
Şimdi konuya Batı Dünyası açısından 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü”ne mantıklı olarak bakılırsa
can veren 129 işçi ve emek mücadelesinden dolayı “Anma Günü” olarak bakmak gerekiyor.
Çünkü konu tamamıyla Batı dünyasının kapitalist ve kominist anlayışıyla kendi dünyasının bir
sorunu olarak ortaya çıkmış ve yaşattıkları acıların ardından oluşturdukları bir güne dönüşmüştür.
Konuya Batılı bir gözle baktığımızda da varılacak sonuç budur.

Şimdi konuya bizim dünyamız açısından bakarsak şunları görürüz tarih

aynasında:

1853- 1856 Kırım Savaşı’nı yaşarız Ruslara karşı. Kırım’ı devamında da Balkanları

kaybederiz ne yazık ki!..

1877-1878 “93 Harbi” olarak meşhur olan Osmanlı Rus Harbi’dir. Osman
Paşa’nın ortaya koyduğu kahramanlıkla “Plevne Müdafaası” olarak Rusların ilerleyişi diğer
taraftan da 40 yıl sürecek olan Kars’ın işgaliyle Osmanlı Devletinin hızla parçalanma süreci
yaşanmaktadır.

1908 yılında Bulgaristan bağımsız olur.
1912 Balkan Savaşı ile Rus İmparatorluğu'nun Balkan devletleri olan Yunanistan
Krallığı, Bulgaristan Krallığı, Sırbistan Krallığı ve Karadağ Krallığı ile anlaşması ve desteğiyle
oluşan “Balkan Birliği” ile Türkleri, Balkanlardan atma mücadelesine hız verirler. Arnavutluk da
bağımsızlığını ilan eder.

1914-1918 arasında yaşanan 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti Kafkasya,

Kanal, Çanakkale, Balkan, Galiçya cephelerinde savaşır.

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devleti fiili olarak

sona erer.

10 Ağustos 1920’deki Sevr Antlaşması ise Osmanlı Devleti’nin topraklarının

bölüşülme anlaşmasıdır.

Bu teslim olmayı kabul etmeyen Mustafa Kemal ve Silah Arkadaşları’nın 19
Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak başlattıkları İstiklal Harbi/Kurtuluş Savaşı’mız Türk
milletinin yokluklar içerisinde yedi düvele/dünyaya karşı verdiği kahramanlık destanları yazdığı bir
dönemdir. İnönü, Sakarya, 26 ve 30 Ağustos ve 9 Eylül 1922 işte bu destanların sembolik
tarihleridir.

Bu mücadele süreci, kadınıyla erkeğiyle Türk Milleti’nin Zümrüt ü Anka /Simurg

kuşu misali küllerinden yeniden doğmak için verdiği mücadele sürecidir.
Bu süreçte cephelerde şehit düşen, gazi olan her Mehmetçiğin arkasında onu dünyaya getiren
bir Türk kadını vardır. Sözlüsünü, nişanlısını, eşini, babasını, kardeşini cepheye gönderen bir
Türk kadını vardır.

Rusların Erzurum’u işgaline karşı çıkan Nene Hatun, Kastamonulu Şerife Bacı,
Gördesli Makbule, Aydınlı Çete Ayşe, Çukurovalı Karafatma, Halide Onbaşı vb her birisi
Onur Madalyası olan kahraman birer Türk kadınıdır.

İşte konuya Batıdaki “8 Mart Emekçi Kadınlar Günü” bağlamında baktığımızda;
Batının emperyal planlarla Osmanlı Devleti’mizi işgal ve parçalamak için el birliğiyle çabaladığı
süreçte Türk milleti kadınıyla-erkeğiyle varlık-yokluk mücadelesi verdiği bir dönemi yaşamaktadır.
Konuya bu süreçte “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” açısından baktığımızda Türk
Kadını için konu Türk Milletinin var olma yok olma savaşında ortaya koyduğu mücadelesi
Atatürk’ün şu sözüyle tarihe geçmiştir:

"Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınının üstünde
kadın mesaisi zikretmek imkânı yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını 'Ben Anadolu
kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını
kadar emek verdim' diyemez."
Şimdi sorum şu?
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü yaşarken konuya sadece Batının kendi içinde

yaşadığı ve kadınlarına yaşattığı acılar açısından mı bakacağız, yoksa;

Aynı süreçte Türk milletinin altı yüz yıllık Osmanlı Devletini parçalama

sürecini unutmayıp/hatırlayıp kendi açımızdan mı bakacağız?

Eğer konuya batının gözüyle bakarsak “8 Mart bir anma günüdür.”
Eğer konuya bizim kadınımzla erkeğimizle Türk milleti olarak bize yaşatılan
acılar açısından bakacak olursak –Emekçi kadınlara saygılarımızı da sunarak- bizim için “8
Mart bir kutlama günüdür.” efendim…

Sözlerimi, dünyada batılı ülkeler dahil Türk kadınına en erken dönemde 5
Aralık 1934’te seçme ve seçilme hakkı veren, vatanımızda kadınıyla erkeğiyle saygın ve özgür
bir vdünya vatandaşı olarak yer almamızı sağlayan ATATÜRK’ümüzün sözüyle noktalarsak:

“Ne mutlu Türküm diyene!..” deriz sonsuza kadar…
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…

Bu yazı toplam 468 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.