Celalettin MARZ

Celalettin MARZ

Yazarın Tüm Yazıları >

Güneş Balçıkla Sıvanmaz-2

A+A-

GEL BU İŞTEN VAZGEÇ!

Öğleden sonra kar beyaz sarıklı, aksakallı, cüppeli, mest lastikli bir milletvekili Mustafa Kemal Paşa’yı 'Direksiyon Binası'nda ziyarete geldi.

Bugün meclis tatildi. Paşa güncel, basit, sıradan tartışmalara hiç katılmayan bu olgun din adamını severdi. Hiç beklemeden kabul etti. Saygıyla karşıladı, yer gösterdi. Oturdular. Karşılıklı hal hatır sordular.

Hoca konuya girdi:

-Güzel Paşam, sen bu millete Allah’ın bir lütfusun. Bugüne kadar sen beni hoş tuttun, ben de seni başımız bildim. Bu güvene dayanarak sana bir teklifte bulunmaya geldim.”

Mustafa Kemal Paşa merakla,

-Buyurun dedi.

-Anladığıma göre padişahlık gidiyor. Belki bir gün hilafet de tarihe karışacak.

Paşa gülümsemekle yetindi.

-Yüzlerce yıllık düzen değişecek; içeriden dışarıdan, bilir bilmez, birçok düşman kazanacaksın. Hayatın hep tehlikede olacak. Bunları halkın iyiliği için yapıyorsun ama bakalım halk kadrini bilecek mi?

Gel bu işten vazgeç. Kurban olduğum Allah, sana yürü be kulum demiş. Saltanatı da, hilafeti de üzerine al. Bugünkü kudretine, şanına, bunların kuvvet ve şerefini de ekle. Tahtınla, devletinle, sarayınla, hareminle, hazinenle, keyfince yaşa...”

Hoca derin bir soluk alarak sözünü tamamladı:

-Benim teklifim bu. Artık ötesini sen bilirsin.”

Mustafa Kemal Paşa duygulanmıştı. Öne doğru eğildi.

-Dediğiniz doğrudur. Bazı insanlar bilir bilmez bana düşman kesilecek. Belki de hayatım sürekli tehlikede olacak.”

-Evet, evet!”

-Ama sevgili Hocam, milletin önüne düşen bir adam artık kendini, keyfini, cebini, çıkarını, rahatını, ailesini, geleceğini değil; milletin ihtiyaçlarını, zamanın gereklerini temsil eder. Bu yüzden tasvir ettiğiniz hayat, hoşuma gitse bile kabul edemem. Millet yolundan geri dönemem. Artık millet de buna izin vermez.”

 

Uzanıp sevgiyle hocanın elini tuttu:

-Ben bu görevi her türlü tehlikeyi göze alarak üstlenmiştim. Benim için hayır dua ediniz.

Hocanın gözleri doldu. Karşısında rahatı, güveni, saltanatı, zevki, keyfi değil; halkının yararı için zoru seçen, öldürülmeyi, iftiralara ve haksızlıklara uğramayı göze almış bir insan, adam gibi bir adam vardı. Saygıyla kucakladı...( Turgut Özakman - Cumhuriyet eserinden alıntıdır. )

 

UNUTMAK İHANETTİR

1.İktisat Kongresi, 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihlerinde İzmir’de toplanarak, Kurtuluş Savaşı ile kazanılan zaferden sonra önceliğin ekonomik bağımsızlık ve milli sanayi hareketi oluşturularak ülkemizin kalkındırılması amacıyla çok önemli kararlar alınır,

Bunlar;

– Hammaddesi yurt içinden sağlanan veya yetiştirilebilen sanayi ülkemizde derhal kurulmalıdır,

– El işçiliğinden ve küçük imalattan süratle fabrika üretimlerine veya büyük işletmelere geçilmelidir,

– Dış rekabete dayanabilmek için sanayinin toplu ve bütün olarak kurulması gerekir, – Yabancıların kurdukları tekellerden ve yabancı ürünlerden kaçmak gerekir,

– Sanayinin teşviki ve milli bankaların acilen kurulması sağlanmalıdır.

– Demiryolu inşaat programına hemen başlanmalıdır.

1.İktisat Kongresinde milli üretimin olmazsa olmaz olduğu açıkça vurgulanıyor ve Kongrenin ardından da ciddi adımlar birer birer atılmaya başlıyordu.

Atatürk zamanında Ankara fişek fabrikası (1924), Gölcük tersanesi (1924), İş Bankası (1924), Ziraat Bankası ( 1924, yenilendi) , Eskişehir hava tamirhanesi (1925), Sanayi ve Maadin Bankası (1925), Alpullu ve Uşak şeker fabrikası (1926), Kırıkkale mühimmat fabrikası (1926), Bünyan dokuma fabrikası (1927),Eskişehir kiremit fabrikası (1927),Kırıkkale elektrik santrali ve çelik fabrikası (1928), Ankara çimento fabrikası (1928), Ankara havagazı fabrikası (1929), İstanbul otomobil montaj fabrikası (1929), Kayaş kapsül fabrikası (1930),Tabanca, havan ve mühimmat fabrikası (1930), Devlet Demiryolları Umum Müdürlüğü ( 1931), Merkez Bankası (1932), Eskişehir ve Turhal şeker fabrikaları (1934), Konya Ereğli ve Bakırköy bez fabrikaları(1934), Bursa süt fabrikası (1934), İzmit Paşabahçe şişe ve cam fabrikası (1934), Zonguldak antrasit fabrikası (1934) , Zonguldak kömür yıkama fabrikası (1934), Keçiborlu kükürt fabrikası (1934), Isparta gülyağı fabrikası (1934), Ankara, Konya, Eskişehir ve Sivas buğday siloları (1934), Kayseri bez fabrikası (1934), Nazilli basma fabrikası (1935), Bursa merinos fabrikası (1935), Gemlik suni ipek fabrikası (1935), Keçiborlu kükürt fabrikası (1935), Zonguldak taş kömür fabrikası (1935), Elektrik İşleri Etüt İdaresi ( 1935 ), Etibank (1935), MTA, Maden Tetkik Arama Enstitüsü (1935), Barut, tüfek ve top fabrikası (1936),Malatya bez fabrikası (1937), Kağıt ve karton fabrikası (1934) , Karabük demir çelik fabrikası (1937), Divriği Demir Ocakları (1938), İzmir klor fabrikası (1938), Sivas çimento fabrikaları (1938) kurulmuştur. Bu fabrikalar sayesinde 1929-1938 yılları arasında ağır sanayi üretimi % 152 artarken toplam sanayi üretimi de % 80 artmıştır.

Yeni kurulmuş bir ülke de, neredeyse sıfır üretimin olduğu, sınırlı kaynaklarla 9 yılda yukarıdaki tesisler, işletmeler, kurumlar faaliyete geçirilmiştir. Bu öyle bazılarının yaptığı küçümsenecek, önemsiz sayılacak bir durum değil aksine olağanüstü bir başarıdır.

Atatürk sonrası ne yazık ki bu giderek büyüten ivme yerine, kolaycılığa kaçarak eldekini sat, kapat, özelleştir ve dışarıdan temin et mantığına geçildi.

Şimdi ki hükümette farklı bir şey yapmadı. Bu hükümette 19 yıldır tek başına iktidardadır. Yukarıda Cumhuriyetin ilk 9 yılında hizmete açılan tesislerin neredeyse tamamı ya satılmış ya da kapatılmış durumdadır.

AKP döneminde satılan işletmeler:

"2003-2017 döneminde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen uygulamalar kapsamında,

- 101 kuruluşta bulunan kamu payları ile 10 liman, 85 elektrik santrali, 40 işletme, 11 otel/sosyal tesis, 3 bin 631 taşınmaz, 37 maden sahası, 3 gemi, 6 bin 808 kalem makine-teçhizat, 155 adet isim hakkı/marka ve araç muayene hizmetleri, toplam 59,9 milyar ABD Doları bedelle özelleştirilmiştir."

"Ayrıca, 2 kuruluştaki kamu payları ile 1 işletme, 1230 taşınmaz, 95 gemi ve 102 kalem makine-teçhizat, toplam 1 milyar ABD doları bedelle muhtelif kamu kurum ve kuruluşlarına devredilmiş olup, söz konusu dönemde gerçekleştirilen toplam satış/devir uygulamaları tutarı 60,9 milyar ABD Doları'dır."

VARLIK FONUNA KATILAN ŞİRKETLER (SATIŞI HAZIR OLAN VARLIKLARIMIZ)

BOTAŞ, Borsa İstanbul, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Eti Maden İşletmeleri, Halkbank, İstanbul Finans Merkezi, Kayseri Şeker Fabrikası, Millî Piyango İdaresi PTT, Türk Hava Yolları, Türk Telekom, TURKCELL, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İzmir Limanı, Türkiye Denizcilik İşletmeleri, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Türkiye Sigorta A.Ş. , TURKSATT, Ziraat Bankası.

Bütün bu ÖZELLEŞTİRME YA DA SATIŞLARIN ardından kaynakların elde edilmesinden sonra, değişmeyen hususları sıralayalım.

 

Ortada AÇLIK diye bir sorun var!

Ortada FAKİRLİK diye bir sorun var!

Ortada İŞSİZLİK diye bir sorun var!

Ortada AHLAK VE ETİK diye bir sorun var!

Ortada ADALET diye bir sorun var!

Ortada EĞİTİM diye bir sorun var!

Ortada İSRAF diye bir sorun var!

Ortada ÜRETEMEME diye bir sorun var!

Ortada EKSİK PLANLAMA diye bir sorun var!

Ortada DIŞA BAĞIMLILIK diye bir sorun var!

Var deseniz de var, yok deseniz de VAR!

 

DUYSANIZDA VAR, DUYMASANIZ DA VAR.

Başbuğ Diyor ki; "Her kim ki Türk'e, Türk adına, Atatürk'e düşmandır biliniz ki onlar Malazgirt'te, İstanbul'un Fethinde, Çanakkale'de, İstiklal Harbinde mağlup ettiklerimizin Anadolu'da kalmış tohumlarıdır."

Sağlıklı kalın, hoşça kalın, Ülkü ile kalın.

Bu yazı toplam 3271 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.