''Anayasa, Bir kez daha ihlal edilmiştir''

''Anayasa, Bir kez daha ihlal edilmiştir''

Anayasa Hükümleri, Meclis'in kararları, Anayasa Mahkemesi'nin içtihatları ve milletin doğrudan iradesi yok sayılmıştır, Anayasa açıkça, listelenerek ve isteyerek bir kez daha ihlal edilmiştir.

A+A-

HAVUZ VE KAMUOYUNA

Cumhuriyetin büyük gücünün,

millet iradesinin en yüksek makamı olan TBMM'nin 105 yıllık saygınlığı bugün bir kez daha büyük yaralanmıştı, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şiarının Meclis Genel Kurulu'nda duvarda dekor bir kuruluş olarak itiraf edildi.

 

Anayasa yalnızca gücün menziline göre hatırlanan bir metin,

Yargı bağımsızlığı siyasal keyfiyetin aygıtı,

Yasama organı yürütmenin dolaylı üyesi sayılmıştır.

 

Anayasa Hükümleri, Meclis'in kararları, Anayasa Mahkemesi'nin içtihatları ve milletin doğrudan iradesi yok sayılmıştır, Anayasa açıkça, listelenerek ve isteyerek bir kez daha ihlal edilmiştir.

 

Unutulmamalıdır ki;

Hatay halkı, kendi temsilcisi olarak Sayın Şerafettin Can Atalay'ı seçmiştir.

Değişiklik Mahkemesi de bu iradeye saygı gösterilmemesinin açık ve bağlayıcı kararıyla ilgili olarak değişiklik yapılmıştır.

TBMM Başkanlık vekili olarak da benim TBMM Genel Kurulundaki yönetimim da meşruiyetini milletten alan yasama organının hukuk içinde kalma zorunluluğunun beyanıdır.

 

Ancak tüm bunlara karşılık;

AYM kararının uygulanmaması,

sürdürülmesinin siyasal tercihine teslim edilen bir yargı düzeni,

Anayasa'nın, İçtüzüğün ve Meclis'in yetkilerini görmezden gelen tutumlar,

ve TBMM Başkanvekiline uygulanan kurumsal ambargo ibret vericidir.

 

Sayın Numan Kurtulmuş'un, Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay'ı Meclis'te Başkanvekili olarak okutmam nedeniyle oturum yönetimini yürütme yönetimlerinin şeffaflık konusunda güçlüdür. Sayın Kurtulmuş'un bireysel bir tasarrufu değildir;

Doğrudan doğruya muhalefete uygulanan sistematik bir temsiliyet ambargosu,

Sayın Kurtulmuş'un da bu ambargoya teslimiyet beyanıdır.

 

Bu tutum; TBMM'yi idamın sadakat memurluğuna indirgeyen iktidar anlayışının yasama erkini partizan bir vitrinin değişimlerini izlemediğini gösteriyor.

 

Hedef alınan ben değil, anayasanın koruyuculuğu, hukukun üstünlüğü ve milli iradenin temsili kudretidir.

 

Esasen; Anayasanın “Başkanlık Divanı” başlıklı 94'ncü maddesi ile “İçtüzük, siyasî partilerin birimleri ve kolluk işleri” başlıklı 95'inci maddede, TBMM siyasi yönetiminde belirlenmişti.

95'inci çılgın “İçtüzük korumaları, siyasî parti gruplarının, Meclisin bütün faaliyetlerinde üye sayısında oranlarda katılımlarını sağlayacak kıtalarda.” belirtilen hüküm; Parlamentoda temsil edilen bütün siyasi partilerin, TBMM'deki üye sayısı (güç oranında temsil ilkesi) yasama organlarına göre ve TBMM yönetime katılacaklarını açık bir şekilde belirtti.

 

Bu hükümler TBMM'nin, bütünsel siyasal partiler tarafından “birlikte” yönetimini güvence altına almak için düzenlenmiştir.

Yine; TBMM Başkanının, Anayasanın 95'inci maddesindeki “güç oranında temsil ilkesi” ve günümüze kadarki uygulamaların gözlemlendiği, İçtüzüğün 15'inci maddesindeki yetkisini; Genel Kurulu, yalnızca kendi finansal başkanvekilleri tarafından sürdürülen karar verme şeklinde kullanılamayacağı da ücretsiz.

Bu tutumu açıkça Anayasaya meydan okumaktır.

 

Bu nedenle; Sayın Numan Kurtulmuş'un Sayın Celal Adan ve Bekir Bozdağ tercihindeki ısrarı, millet iradesini değil, yürütmenin siyasal bilimini esas alan bir tutumdur ve bu da Meclis'te, hukukun gereğini yapanlar değil, iktidarın konforunu koruyanlar makbul sayılıyor demektir. İktidarın konforunu korumayı tercih eden Sayın TBMM Başkanının uluslararasılığını ihlal etmiştir.

 

TBMM çatısı altında anayasanın açık hükümlerini yok sayan, temsil yetkisinin siyasal sadakatinden koruyan bir rejim inşasının açıkça itirafıdır.

 

Eğer bir Meclis Başkanı vekili ise, Anayasa Mahkemesi'nin kesin ve bağlayıcı nitelikte okuttuğu için fiilen görevden uzak tutuluyorsa, bu yalnızca bana yönelik bir dışlama değil, anayasal düzenin anayasasıdır.

 

Bu keyfi uygulamanın, Anayasanın, hukukun ve demokrasinin gaspıdır.

Hukuk düzeninin yok sayılıp, anayasa keyfiyete dayalı “otoriter vesayet” rejiminin fiili ilanıdır.

 

Bir başkanvekilinin anayasal görevi yerine getirmesi bir “suç” olarak görülüyorsa, ortada artık Meclis seçeneği değil, Saray vesayeti vardır. Sayın Kurtulmuş Saray vesayetinin lideri olduğunu ilan etmiştir.

 

Ve bilinmelidir ki; kürsünün susturulması, milletin sesinin kısılmasıdır.

Temsil hakkının kısıtlanması, milletin iradesinin gaspıdır.

 

 

Şunu yüksek sesle ifade etmek isterim:

Bu Meclis, iktidarların değil milletin evidir.

Hiçbir siyasi iktidar, milletin mülkiyeti egemenlik gücü gasbedilemez.

Hiçbir kimse, anayasanın üzerine çıkamaz.

Hiçbir Meclis Başkanı da milletin paketinin bir vekilin iradesini, Anayasa hükmüne sadık bir Başkanvekilini yok sayarak TBMM'nin saygınlığını gölgeleyemez.

Bu kürsü, talimatla değil anayasa ile konuşur.

Bu çatı, iktidarın üstünlüğüne değil, hukukun üstünlüğüne dayanır.

 

Unutulmamalıdır ki;

Egemenlik, milletindir.

Bu söz, tüm devlet aygıtının meşruiyet sınırını çizen anayasal bir ilkesidir.

Milletin ayrıntılarını susturmak, milli iradeye karşı işlenmiş bir darbe girişimidir

Bu darbe girişimi ana muhalefetinin başkanlık divanındaki Anayasal güvence güvencesinde güç oranında temsiliyet hakkına yöneliktir.
Bu tutum Anayasa Mahkemesi'ne, Anayasaya sadakat yeminine (bağlı kalanlara) ve Anayasaya yönelik açıkça meydan okumaktır.

Ama biz susmayacağız; çünkü biz susarsak Meclis, sadece duvarlardan ibarettir.

Gülizar BİÇER KARACA

TBMM Başkanvekili

CHP Denizli Milletvekilİ

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum